Kalp ve Damar Cerrahisi (KVC)


Kudret International Hospital Kalp ve Damar Cerrahisi servisi personeli, sadece kalp ameliyatları için düzenlenmiş ameliyathanesi, kalp cerrahisinde kullanılan cihaz ve aletler ile donatılmış, mevcut tüm kalp hastalıklarına cerrahi olarak müdahale edebilecek kapasiteye sahip, hastaya hizmet odaklı bir servistir. Kalp cerrahisinde kullanılan cihazlar siz sayın hastalarımızın hizmetine sunulmuştur.

Kalp ameliyatı sonrası hastaların bir gece geçirdikleri kalp damar cerrahisi yoğun bakım ünitesi ekipman ve personelle donatılmış, tıbbi hizmet yanında hasta konforu da ön planda tutulmuştur.

Kalp ameliyatı yoğun bakım takibi sonrası hastalar, postoperatif bölüm adı verdiğimiz,  özel olarak tasarlanmış odalarında, SGK güvencesi altında, taburcu olacakları güne kadar takip edilmektedirler. Bu odalarda monitör takip sistemi, hemşire çağrı, çok fonksiyonlu yatak gibi tıbbi hizmetler dışında, hastanın ve refakatçisinin istediği an dışarıyla temasını sağlayabilecek başucu telefonu, televizyon ve buzdolabı gibi ihtiyaçları karşılanmaktadır. Özel Kudret International Hospital Ankara’da kalp cerrahisinde  müracaat edebileceğiniz bir merkez olarak 24 saat çalışma hizmet anlayışıyla siz hastalarımıza hizmet vermektedir. Kalp merkezimizde 24 saat uzman hekimlerimizle sizlerin kalp sağlığı için nöbetteyiz.
Kardiyo Vasküler Cerrahi Bölümümüzde Gerçekleştirilen Cerrahiler

Açık Kalp Ameliyatları

  • Koroner Bypass Ameliyatları,
  • Atan Kalpte Koroner Bypass Ameliyatları;
  • Kalp Kapağı Ameliyatları,
    • Mitral Kapak Replasmanı,
    • Aort Kapak Replasmanı,
    • Mitral Kapak Plasti Ameliyatları,
    • Triküspid Kapak Anüloplasti Ameliyatları,
  • Küçük kesiden kalp ameliyatları
  • Asendan Aort Anevrizma Ameliyatları
  • Akut Aort Diseksiyonları Ameliyatları,
  • Kalp Defekt Ameliyatları,
  • Arteriovenöz Fistül Oluşturma Ameliyatları,
  • Hemodiyaliz Grefti Yerleştirme Ameliyatları,

Periferik Damar Ameliyatları

  • Aortofemoral Bypass Ameliyatları,
  • İliofemoral Bypass Ameliyatları,
  • Femorofemoral Bypass Ameliyatları,
  • Femoropopliteal Bypass Ameliyatları,
  • Endovasküler Teknikle (Evar ve Tevar) Anevrizma Tamir Ameliyatları,
  • Karotis Arter Endarterektomi,
  • Tromboembolektomi.

Varis Ameliyatları (Stripping Lazer ile Varis Tedavisi)

  • RF (radyofrekans) Ablasyon ile Kılcal Damarların Tedavisi, köpük ve sklerozan madde ile Telenjiektazi Tedavisi

 

KORONER ARTER(BYPASS) CERRAHİSİ

Koroner bypass cerrahisi daralmış veya tıkanmış koroner arterlerin yeterli şekilde kan almasını yani o damarların işlevsel hale sokulmasını hedefleyen bir cerrahi tedavi yöntemidir.

Koroner arter cerrahisinin tıp tarihindeki yeri çok eskilere dayanmaz, ancak gelişimi çok hızlıdır. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte koroner arter hastalığının ilerlemesi paralellik gösterir.

Modern kalp cerrahisini başlatan adım hiç şüphesiz ekstrakorporeal dolaşımın, yani yapay kalp – akciğer makinasının kullanıma girmesidir. Bu dolaşım tekniği ile kalp durdurulabilmekte ve kalp ile akciğerin yapmakla yükümlü oldukları görevler yerine getirilebilmektedir. Ekstrakorporeal dolaşım tekniğini kullanarak dünyada ilk başarılı açık kalp ameliyatını John Gibbon yapmıştır. Gibbon 1953’te 18 yaşındaki bir bayan hastada bu tekniği kullanarak atrial septum defektini, yani kalbin iki kulakçığı arasında doğumsal olarak oluşan deliği başarıyla kapatmıştır. Daha sonraki yıllarda çeşitli doğumsal ve edinsel kalp hastalıklarının cerrahi tedavilerinin başarı ile gerçekleştirildiği görülmektedir.

İnsanda ilk koroner bypass 1962’de Sabiston tarafından gerçekleştirilmiş, fakat olgu 3 gün sonra kaybedilmiştir. 1968’de Cleveland klinikte Favaloro sağ koroner artere ilk başarılı bypass ameliyatını yapmıştır. Sol internal mammarian arterin anastomozunu ise 1964’te Leningrad’da Kolesov yapmıştır. İlerleyen yıllarda arteriel kondüitlerin önemi daha da artarak Carpentier radial arteri, Lytle inferior epigastrik arteri, Pym ve Suma ise gastroepiploik arteri alternatif olarak önermişlerdir. Bu gelişimden görülebileceği gibi koroner bypass operasyonunda kanı darlık veya tıkanıklığın aşağısına ulaştıracak bir yol oluşturmak amacı ile vücuttan bir damarın kullanılması söz konusudur. Bu damar toplar damar veya atar damardır. Yukarıda bahsi geçen atar damarların içinde en çok kullanılan damar göğüs kafesinin iç yüzünde yukarıdan aşağı seyreden ve kaburgalar arasında yan dallar veren internal mammarian arterdir. Bu arter sağ ve sol tarafta olmak üzere iki adettir. Ateroskleroz, yani damar sertliğine dirençli olması ve çapının koroner arter ile uyum gösterecek şekilde benzerlik göstermesi nedeni ile ilk sırada tercih edilen damardır.

Koroner bypass cerrahisinin 1960’lı yıllardan sonra yaygın olarak uygulanması sonucu başlıca tedavi seçeneklerinden birini oluşturmuştur. İlerleyen yıllarda kalbin durdurulmadan, yani kalp-akciğer makinası kullanılmadan bypass yapılması, küçük kesilerle bypass cerrahisi ve robotik cerrahi yöntemleri devreye girmiştir.

Türkiye’de koroner bypass cerrahisinin tarihçesine bakıldığında 1974 yılında ilk koroner by-pass ameliyatının Dr. Aydın Aytaç tarafından safen ven kullanılmak suretiyle bir bayan hastada başarıyla uygulandığı görülmektedir. Daha sonra Türkiye’de seri halinde ve bol sayıda koroner bypass ameliyatları Yüksek İhtisas Hastanesi’nde Dr. Kemal Beyazıt ve arkadaşları tarafından gerçekleştirildi.

Koroner bypass cerrahisi yaklaşık 2000 adımın, kararın ve işlemin doğru ve zamanında yapılmasını gerektiren büyük ve ileri bir cerrahi tedavi yöntemidir. Bu nedenle tarihçesi incelendiğinde çeşitli  başarısızlıklar gözlenmiş, ancak kalp cerrahisi ekiplerinin inançlı ve ısrarlı çabaları ile bugünkü kıymetli yerine yerleşmiş olduğu görülmektedir. Ülkemizde başlangıçta birkaç merkezde seri halinde yapılan bu ameliyatlar 2000’li yıllardan sonra giderek yaygınlaşmış ve hemen her şehrimizde başarılı bir şekilde uygulanır hale gelmiştir.

 

 

AORT ANEVRİZMASI AMELİYATLARI

 

AORT ANEVRİZMASI AMELİYATLARI

Aort anevrizması, vücudun en büyük arteri olan aort damarının duvarında zayıflamaya bağlı balonlaşmadır. En büyük tehlike ise bu genişleme belli değerlerin üzerine çıktığında yırtılma (disseksiyon) riskidir.
Disseke olmuş anevrizması olan kişilerin %50’si hastaneye kaldırılmadan önce hayatını kaybeder. Hastaneye yetişip cerrahi müdahaleye alınan hastaların ise %50 yaşama şansları vardır. Bu tip hastalar acil koşullarda ameliyata alınırlar. Bu hastaların çoğunda acil açık cerrahi hala en yaygın prosedürdür.

Anevrizmalar aort damarının herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Fakat en yaygın olan olarak görülen ikisi şunlardır;

Aort damarının karın içindeki kısmının balonlaşması (abdominal aort anevrizması)
Aort damarının göğüs hizasında yer alan kısmının balonlaşması (torasik aort anevrizması)

Aort Anevrizmalarının tedavisinde 2 yöntem mevcuttur.

  • Açık Cerrahi İle Abdominal Aort Replasmanı (Klasik Yöntem)
  • Endovasküler Girişim

Torasik ve Abdominal anevrizma tedavilerine yaklaşım genel hatlarıyla her ikisinde de aynı olmakla birlikte uygulanma şekilleri bakımından farklar bulunmaktadır.

Abdominal Aort Replasmanı

Açık cerrahi yöntem 50 yılı aşan bir geçmişe sahiptir ve anevrizmalar için çok etkili ve dayanıklı bir tedavi yöntemidir. Hastalar için uzun dönemde sonuçları iyidir. Anevrizmaların geleneksel tedavisi olan bu ameliyatın ana ilkesi, aortun balonlaşmış kısmının, sentetik bir greft (yapay damar) ile değiştirmektir. Bu greft Goratex ya da Dacron adında teknolojik bir materyalden yapılmıştır.

Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilir. Anevrizmaya ulaşmak için göğüs kemiğinin altından karında büyükçe bir kesi yapılır. Anevrizmaya ulaşılır, üstünde ve altında kalan kısımları klemplenir ve böylece kan akışı durdurulur. Daha sonra, anevrizma kesilerek açılır, içinde bulunan kan pıhtıları temizlenir ve greft yerleştirilir. Anevrizmanın duvarı greftin etrafına sarılır ve kalıcı dikişlerle dikilir. Kan akışı durdurulan damarlar yavaşça kontrollü bir şekilde açılır. Kanama ve dolaşım kontrollerini takiben ameliyat kesisi kapatılır.

Ameliyat sonrası kardivasküler cerrahi (KVC) yoğun bakım ünitesine alınırsınız. Bir gece boyunca burada yakın gözlem altında tutulursunuz. Kas gücünüz yerine gelene kadar solunum cihazına bağlı kalırsınız. Kendi kendinize nefes alıp vermeye başladığınızda solunum cihazından ayrılırsınız. Belli aralıklarla solunum egzersizi yapmanız istenir.

Torasik Aort Replasmanı

Torasik aort anevrizmaları içinde en yaygın görüleni aortun kalpten çıktığı bölgede ( asendan aort) gelişenlerdir. Açık cerrahi ile tedavisi asendan aort replasmanıdır. Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilir. Aort üzerinde çalışılacağı için hasta kalp-akciğer makinesine bağlanır, kalp durdurulur. Vücut soğutulur. Greft yerleştirilene kadar vücuttaki dolaşım durdurulur. Anevrizmaya ulaşılır, üstünde ve altında kalan kısımları klemplenir, anevrizma kesilerek açılır, içinde bulunan kan pıhtıları temizlenir ve greft yerleştirilir. Anevrizmanın duvarı greftin etrafına sarılır ve kalıcı dikişlerle dikilir. Vücut ısıtılır. Kalp çalıştırılır ve kalp-akciğer makinesinden çıkarılır. Kan akışı durdurulan damarlar yavaşça kontrollü bir şekilde açılır. Kanama ve dolaşım kontrollerini takiben ameliyat kesisi kapatılır.

Ameliyat sonrası kardivasküler cerrahi (KVC) yoğun bakım ünitesine alınırsınız. Bir gece boyunca burada yakın gözlem altında tutulursunuz. Kas gücünüz yerine gelene kadar solunum cihazına bağlı kalırsınız. Kendi kendinize nefes alıp vermeye başladığınızda solunum cihazından ayrılırsınız. Belli aralıklarla solunum egzersizi yapmanız istenir. Göğsünüzdeki fazla sıvıyı boşaltmak için dren adı verilen hortum şeklinde bir tüp göğsünüze takılı durumda olacaktır. Genellikle ameliyattan 24 saat sonra çıkarılır.

Riskler ve Komplikasyonlar

Bir ameliyatta risk oranınız yaşınız, cinsiyetiniz, genel sağlık durumunuza bağlıdır. Aort anevrizması ameliyatları yüksek riskli ameliyatlar grubundadır. Tüm cerrahi prosedürlerde görülebilecek genel riskler olan anesteziye bağlı reaksiyonlar, solunum problemleri, inme, kan pıhtısı oluşumu, enfeksiyon, kalp krizi ve hatta ölüm gibi riskler değişen oranlarda gerçekleşme olasılığı bulunur. Eğer bu ameliyat planlı bir ameliyat olarak uygulanmışsa, ameliyatta ölüm oranı yaklaşık % 3-5 arasındadır.

Tetkik sonuçlarınız ve tıbbi geçmişiniz incelendiğinde risk oranınız hakkında daha net tespitlerde bulunulabilir. Ameliyatta gerçekleşebilecek %1’lik bir risk durumu sizin başınıza geldiğinde %100 anlamı taşır. Bazı hastaların ameliyatı %1-3’lük bir risk oranında gerçekleştirilebilirken bazı hastalar için bu oran % 50-60’lara çıkabilmektedir. Acil şartlarda ameliyata alınan hastalarla, planlı ameliyat hastalarının risk oranları aynı değildir. Tıbbi öykünüzde yer alan ek hastalıklarınız risk oranınızı etkiler.

Bu tip ameliyatlardan sonra Derin Ven Trombozu oluşma olasılığı artar. DVT riskini azaltmak için basınç uygulayan anti-emboli çorapları kullanılır, çoğu hastaya kan pıhtısı oluşma riskini azaltmak için antikoagülan tedavi verilir. Ameliyatınız bittikten sonra mümkün olan en kısa sürede dolaşmanız önerilir.

Hastaların yaklaşık % 30’unda mide üzerindeki yara bölgesinde bir zayıflık gelişebilir. Böyle bir durum gelişmişse bu genellikle, ameliyattan aylar ya da yıllar sonra ortaya çıkar. Karın yarasının şişmesine ve insizyonel herni (fıtık) gelişimine neden olabilir. Bu, anevrizma hastalarında daha yaygın olarak görülmektedir ve bir ameliyat gerektirebilir.

 

KALP KAPAĞI DEĞİŞİMİ

KALP KAPAĞI DEĞİŞİMİ NEDİR?

Kalp kapağına bağlı gelişen hastalıklar, koruyucu önlemler alınmadığında hayati tehlike oluşturabildiği gibi; erken dönemde doğru tanı ve uygun tedavi ile başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Kalp kapağına bağlı hastalıklarla, kalp kapaklarının onarılmasına ya da tümüyle değiştirilmesine kalp kapağı değişimi ameliyatı denmektedir. Kalp kapakları hastalıkları ile kalbin yükü artar, kalp adelesi zorlanır, kalbin fonksiyonları bozulur. Bu nedenle de kalp kapağı değişimi ya da onarımı yönüne gidilir.

KALP KAPAĞI DEĞİŞİMİ AMELİYATI HANGİ HASTALIKLARDA UYGULANIR?

Kalp kapaklarının biri veya birkaçında saptanan darlık veya yetmezlikler: Kapak onarılarak (plasti) veya değiştirilerek (replasman) tedavi edilmektedir. Kalp kuvvetli adalelerden meydana gelen güçlü bir pompadır ve vücutta mevcut olan 5-7 litre kanı sürekli olarak vücutta dolaştırır. Bu günde ortalama 7 bin 500 litre kanın pompalanması demektir. Kalp kapakları bu sistem içinde akımın tek yönde olmasını sağlayan oluşumlardır. Kalp odacıkları arasında yer alan dört kapak mevcuttur: Aort, mitral, triküspid, pulmoner. Kalp kapaklarında meydana gelen bir darlıktan kanın geçişi zorlaşır, kalp kapakçığı yetmezliği sorununda ise geri kaçan kan kalbin yükünü arttırır. Her iki durumda da kalp adalesi zorlanır ve kalbin odacıkları genişleyerek kalp büyümesine neden olur. Müdahale edilmez ise kalbin normal fonksiyonları bozulur ve kalp yetmezliği meydana gelir. En çok mitral ve aort kapaklarda hastalık görülür.

Kapaklarda genel olarak iki türlü hastalıktan dolayı cerrahi müdahale gerekebilmektedir:

  • Stenoz: Kapağın daralması
  • Yetersizlik: Kapağın tam kapanmaması

Kalp kapak ameliyatı, kalp damar cerrahisi doktoru tarafından yapılmaktadır. Cerrah, kalp kapağı ameliyatı ile hastalıklı kapağa ulaşmak için kalbi açık içine girmek zorundadır. Bu durumda hastayı mutlaka bir kalp – akciğer makinesine bağlayarak kalbi durdurmak gerekir. Bu ameliyatlarda cerrah, hastalıklı kapağı, yapay bir kapak ile değiştirebileceği gibi, özellikle mitral ve triküspid kapaklarda öncelikle tamir yani plasti yapmayı arzu eder. Yaşlı kişilerde kapak hastalıklarının en sık nedeni halk dilinde kalp kapağı kalınlaşması yani kalp yaprakçıklarının kalınlaşması ve kireçlenmesi sebebiyle kalp kapaklarının yeterli düzeyde açılamamaları sonunda oluşan darlıklardır.

KALP KAPAK DEĞİŞİMİ YA DA ONARIMI NASIL YAPILIR?

Kalbin pompa görevini normal olarak yürütebilmesi için kapakların tam olarak açılıyor ve kanın ileri yönlü akışına müsaade ediyor olması, sonra tam kapanarak geri kaçırmaması gerekir. Bu kapaklar geri kaçırır veya kanın rahat geçişine izin vermezler ise kalpte yüklenmeye sebep olacaklardır. Her biri birer tabiat harikası olan kalp kapakları kimi zaman bazı hastalıklar nedeniyle mekanik görevlerini yapamaz. Bu durumda kalp kapaklarındaki sorun, cerrahi tedavi ile çözülür. En sık tamire ihtiyaç duyulan ve yüz güldürücü sonuçlar alınan kapaklar, kulakçık ve karıncıklar arasında yer alanlardır. Sağ kulakçık ve karıncık arasındaki kapağa “Triküspid Kapak“, sol taraftakine ise “Mitral Kapak” adı verilir. Kalp kapak hastalıkları en sık kalp kapağı değişimi ameliyatı ile tedavi edilmektedir. Ameliyatta hasta olan kapak çıkarılır tamir edilir yerine mekanik ya da biyolojik kapak konulmaktadır.

Ancak her tür kalp kapakçığı tamir edilememektedir. Romatizmal hastalıklar nedeniyle ortaya çıkan kapak hastalıklarında kapak dokusunda gelişen bağ dokusu artışı nedeni ile kalınlaşma ve kalsifikasyon nedeniyle tamir imkânı kısıtlıdır. Bunun yanında bazı hastalarda kapak halkasının genişlemesi ya da kapağın bir bölümünde sarkma, kalp kapakçığı gevşemesi yani prolapsus, uzama gibi sebeplerden ortaya çıkan kapak yetersizliklerinde ise çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca mitral kapak yetmezliği kalp krizinin sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Kalp krizi veya endokardit yani kalp enfeksiyonu sonrası mitral kapağı tutan kordalardan birisinin kopması veya tutunduğu kalp duvarının incelmesi yani anevrizma nedeniyle kapak fonksiyonları bozulmaktadır. Bu hastalarda koroner bypass operasyonuna ek olarak kapak tamiri de gerekmektedir.

Kapak tamirlerinde hedeflenen dayanıklılık süresi 10 yıl ve ötesidir. Ameliyat sırasında ve sonrasında yemek borusu içerisine yerleştirilen “Transözefajial Ekokardiografi” cihazı ile kalp kapaklarının yapı ve fonksiyonları detaylıca değerlendirilebilmektedir. Bu esnada ameliyatı yapan cerrah ve ekibi kadar, ekokardiyografik incelemeyi yapan anestezi uzmanı ve kardiyolog doktorların tecrübesi de büyük rol oynar. Bu sayede ameliyatın başarısını, hasta daha ameliyattan çıkmadan doğrulamak mümkün olabilmektedir.

Kalp kapak protezlerinin kalbin kendi kapaklarına göre bir takım zayıf noktaları vardır. Metal kapak olarak da bilinen mekanik kapak protezleri, kanın pıhtılaşma özelliğini azaltan ilaçların kullanılmasını gerektirmektedir. Bu ilaçlar kullanılmadığı takdirde kapak üzerinde pıhtı oluşumu ve bu pıhtının koparak bazı organların dolaşımını bozması söz konusu olabilir. Örneğin beyin dolaşımının bozulması bir inmeye sebep olabilir. Doku kapakları olarak da bilinen biyoprotez kapaklarda ise çok kısa süreli (3 – 6 ay) ilaç kullanımına ihtiyaç vardır. Ancak bu tür kapakların zayıf noktası ise 10 yıl kadar bir süre içinde kireçlenme ve dejenerasyona maruz kalabilmesidir.

Mitral ya da triküspid kapağın bir protez kapakla değişiminin bir başka olumsuz yanı da, bu kapakların kalp tabanına tutunmasını sağlayan kas ve liflerinin kesilmesidir. Kalp kapağının açılış ve kapanışını kolaylaştıran, aynı zamanda da kalbin kasılmasında rolü olan bu kasların kesilmesi, kalbin performansını etkilemektedir. Bu nedenle kalp kapağının tamiri mümkün ise ve fizyolojik koşulları uzun süreli olarak sağlayabileceği düşünülüyor ise, kapağın değişmesinden çok daha iyidir.

Kapak tamir sonrası müdahale edilen kalp içi bölgedeki dikiş uçları ve birçok zaman tamiri desteklemesi için yerleştirilen “Ring” adı verilen halka şeklindeki protezin üzerinin doku ile kaplanması için belli bir süreye ihtiyaç vardır. Bu süre 3 ile 6 ay arasında değişmektedir. Bu dönemde protezin ve dikiş uçlarının bir pıhtı oluşumuna sebep olmaması için pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar kullanılır. Bu ilacın etkisini değerlendirmek için kardiyolog doktorun belirleyeceği sıklıklarla ve en az ayda bir defa kan tahlilleri yapılmalıdır. Son yıllarda kullanılmaya başlayan ev cihazları ile INR tetkiki yapılabilmesi bu kaprisli ilacın düzenlenmesini çok kolaylaştırmıştır. Bu dönem atlatıldıktan sonra senede bir defa kardiyolog doktorun muayenesi ve ekokardiyografi kontrolü yeterli olacaktır.

SIK SORULAN SORULAR 

Kalp kapak hastalıkları belirtileri nelerdir?

Halk içinde kalp kapakçığı çürümesi, kalp kapakçığında kalınlaşma, kalp kapağı kireçlenmesi, kalp kapağının çökmesi, kalp kapak kaçağı, kalp kapakçığında kaçak, kalp kapağı kalınlaşması, kalp kapağı gevşekliği, kalp kapağında daralma, kalp kapakçığı kireçlenmesi, kalp kaçağı belirtileri olarak bilinen kalp kapak hastalıkları önceleri egzersizler sırasında ortaya çıkan çabuk yorulma ve nefes darlığı ile kendisini belli eder. İleri safhalarda istirahat halinde de bu yakınmalar olabilir. Bazı hastalarda hiçbir belirti yok iken rutin bir doktor muayenesinde kalpte üfürüm duyulması ile ortaya çıkabilir. Kalp kapakçığı hastalıkları için kesin tanı ekokardiografi ve kateter yani anjiyo tetkikleri ile konulur.

Kalp kapak hastalıklarının nedenleri nelerdir?

Bazı kişilerin kalp kapaklarında doğuştan anomali olabilmektedir. Bu kişilerde zaman içinde kalp kapak sorunları nedeniyle aort darlığı veya yetmezliği olabilmektedir. Bu kişiler kapak enfeksiyonu riski taşırlar. Bunun yanında romatizmal ateş, mitral kapak prolapsusu, kalp kapakçığı kireçlenmesi ve kapak enfeksiyonları nedeniyle kalp kapakçıklarında hastalık görülebilmektedir.

Kalp kapak ameliyatı olanlar hastalığın tekrarlamaması ya da farklı sorunlar oluşmaması için ne yapmalı?

Kalp kapak ameliyatı sonrası korunma aşamasında hastaların enfeksiyonlardan kaçınmaları bunun için gerekirse grip aşısı, zatürre aşısı gibi koruyucu önlemleri almaları, herhangi bir enfeksiyon durumunda doktoruyla görüşerek koruyucu antibiyotik tedavi almaları gerekmektedir. Hastaların ameliyat öncesinde en çok endişe duydukları “ameliyat sonunda eski durumumu arar mıyım” konusudur. Ameliyat sonrası çok daha kaliteli bir yaşama devam edileceği için bu tür endişelere gerek yoktur.

Kalp kapak ameliyatı sonrası komplikasyonlar nelerdir? Kalp kapak ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmeli?

Kalp kapak hastalıkları, kapak tamiri ya da kalp kapakçığı değişimi ameliyatı ile tedavi edilebiliyor. Vakaların önemli bir bölümünde değişim yapılıyor ancak bu hastaların ömür boyu ilaç kullanmaları gerekiyor. Başarılı bir şekilde uygulanan kalp kapak değişim ameliyatları sonrası hastalar, hayatları boyunca bazı kurallara uymak zorunda. Kan sulandırıcı ilaçların düzenli olarak kullanımının yanı sıra, bu hastaların diyetlerine dikkat etmeleri de çok önemli. Kan sulandırıcı ilaçların günlük dozu sabit olmayıp kişiden kişiye farklılık gösterir. Günde çeyrek tablet kullanan hastalar olduğu gibi 1-2 tablete ihtiyaç duyan hastalar da vardır. Doktorun, kandaki INR ölçümlerine göre belirlediği dozda ilaç kullanımı önemlidir.

Kan sulandırıcı kullanırken neye dikkat etmeli?

Kalp kapak ameliyatı sonrası kullanılan kan sulandırıcı ilaçlarda hastaya doğru dozu belirlemek yeterli değildir. Çünkü kan sulandırıcı ilaçlar yiyecek ve içeceklerden etkilenebilmektedir. Yani besinler, ilacın etkinliği düşürebilir ya da yükseltebilir. Bu nedenle hasta kan sulandırıcı ilaç kullanmaya başlarken, kendisi için uygun bir de diyet programı oluşturmalıdır. Doktorunun önerisi ile beslenme ve diyet uzmanının kontrolünde uygulayacağı diyet kurallarına ömür boyu uymak zorundadır.

Mitral kapak ameliyatı ölüm riski içerir mi?

En iyi mitral kapak ameliyatı veya en iyi yapay kapak diye bir kavram yoktur. Her ameliyatın ve yapay kapağın avantajları ve dezavantajları vardır. Önemli olan hasta için en uygun ameliyatı ve kapağı seçmektir. Tedaviyi kişiye göre özelleştirmek ve şekillendirmek gerekmektedir. Her hastanın genel durumu, mitral kapak problemi, kalp ritim problemleri, kalp damarlarının durumu ve diğer ek hastalıklar gibi noktalar göz önünde bulundurulmalı ve en uygun tedavi seçilmelidir. Buna göre ameliyatın riskleri belirlenebilir.

Kalp kapağı kalınlaşması nedir?

Kalp kapağı kalınlaşması olarak bilinen sorun aslında kalp kası kalınlaşmasıdır. Kalp kası kitlesi artarsa ya da kalp kası içinde farklı dokuların birikimine bağlı olarak kalp kası kalınlaşır. Bunun da en büyük nedeni hipertansiyondur. Kalp kası kalınlaşmasında ritim bozukluğu, çarpıntı, ilerleyen dönemde ayaklarda şişme, çabuk yorulma gibi belirtiler meydana gelir. Hipertansiyon hastaları ve kalp kapağında sorun olanlar bu hastalıkta en riskli kişiler arasında yer almaktadır.

Kalp kapakçığı çökmesi nedir?

Kalp kapakçığı çökmesi yani prolapsus doğuştan olan bir sorundur. Kalp kapakları çalışırken açılıp kapanır. Yani mitral kapağın bir ya da iki kapakçığının kalbin kasılması esnasında sol kulakçıpa doğru bombeleşmesi, kubbeleşmesi ya da çökmesine denmektedir.

Kalp kapakları nasıl çalışır?

Birbirinden kaslarla ayrılan dört odacıktan oluşan kalp içinde kan vücutta yaptığı gibi hep ileri doğru hareket etmeli, geriye kaçmamalıdır. İşte bu ileri hareket sağlayan yapılar kalp kapaklarıdır.

Kalp kapağı kaçağı / kalp kapakçığı kaçağı nedir, nasıl olur?

Kalp kapak hastalığında kaşımıza çıkan bozukluklar kısaca şöyledir: Birinci tipte kapakların açılımı kısıtlanmıştır. Kapak açılamadığından darlık oluşmuş, normalde geçmesi gereken kan miktarından az bir kısım ileri doğru geçebilmektedir. Bu nefes darlığı, ayaklarda ödem, şişme gibi tablolara yol açar. Kapak darlıklarında bulgular oluşum mekanizmasına da bağlı olarak erken dönemde ortaya çıkar. İkinci tipteki kalp kapak hastalıkları kapakların açılımında değil ama kapanmalarındaki bozukluk ile oluşur. Kapakların asli görevleri kanın hep ileri doğru akışını sağlamalarıdır demiştik. İşte bu görevdeki aksama kapakların tam kapanamaması sonucu oluşur ve kapak kapakçığında kaçak meydana gelir.

Kalp kapağı kaçağı kalp yetmezliği apar mı?

Tıbbi anlamda kalp kapağında hafif kaçak diye bir tabir yoktur. Eğer kaçak fazla ise dokular yine yeterli miktarda kana kavuşamayacaklar, kan basıncı düşmeye meyledecektir. Öte yandan ileri doğru gidemeyen kan kalp boşlukları içinde birikecek, bu sefer basınç, tazyik artışı ile değil; ama hacim artışı ile kalp kaslarını gererek büyütecek ve zaman içinde kalbin pompalayabilme, yani kasılıp gevşeme özelliğine zarar verecektir. Bu kalp kapak hastalıkları zemininde gelişen kalp yetmezliklerinin oluşum şeklidir.

Kalp kapak kaçaklarının belirtisi nedir?

Kalp kapak kaçakları özellikle yavaş seyirli ise uzun süre belirgin şikayet oluşturmazlar. Belirgin yakınmalar oluştuğunda kalp çalışmasındaki bozukluk artık iyileşmez raddeye gelmiş olabilir. Bu yüzden kalp kapak kaçakları kapak darlıklarına göre daha tolere edilebilen ancak sinsi ilerleyen rahatsızlıklardır.

Kalp kapağı ameliyatı riski nedir?

Her cerrahi işlem gibi kalp kapak ameliyatlarında da bazı riskler bulunabilmektedir. Ameliyatı yapacak olan kalp damar cerrahisi doktoru olası kalp kapakçığı değişimi ameliyatı riskleri hakkında mutlaka bilgilendirme yapacaktır. Ancak ülkemizde bu ameliyatlar yüzde 1 risklerle yapılmaktadır.

Kalp kapakçığı iltihabı nedir?

Kalp kapakçığı iltihabının tıbbi adı endokardittir. Sağlıklı bir vücuda mikrop girdiği zaman, bağışıklık sistemi bu mikrobu imha edebilir ama kalp kapak hastalığı olanlarda vücuda giren mikrop kalp kapağına yerleşir. Tıbbi adı “Enfektif endokardit” olan kalp kapağı enfeksiyonu meydana gelir, ki bu da ciddi bir sorundur. Bu enfeksiyon antibiyotiklere çok dirençlidir. Bu hastalarda sebebi belli olmayan ateş, kanda enfeksiyon gibi bulgulara sahip olur. Hastalar genellikle çok farklı şikayetlerle hastaneye bulundukları için endokardite tanı konulamayabilinmektedir.

Kalp kapakçığı büyümesi nedir?

İçi boş dört odacıktan oluşan kalpteki bu odacıkların tek başına ya da beraber genişlemesi, kalp kasının büyümesi, kalp zarları arasında sıvı toplanması olarak da anlatılabilir. Kalp bu şekilde daha da büyür ve kalp büyümesine neden olur.

Kalp kapakçığının sarkması mümkün mü?

Evet mümkündür. Ancak bunun bilinen ismi mitral kapak prolapsusudur. Aslında çoğu kez insan hayatını tehdit etmese de yarattığı yakınmalarla yaşam kalitesini kısıtlayan mitral kapak prolapsusu (kalp kapakçığı sarkması ya da çökmesi olarak bilinir) toplumun %2-5’ini etkiliyor. Göğüs ağrıları, çarpıntı ve nefes darlığı gibi şikayetlerin dışında eşlik eden panik bozuklukla kişide kalp krizi korkusu hatta fobisi oluşturabilmektedir.

“Kalp kapakçığı kan kaçırması” nedir?

Kalp kapaklarındaki bazı bozukluklar, kalp kapağı tam kapandıktan sonra içinden geçen kanın bir kısmının geri kaçmasına neden olabilmektedir. Bu toplum arasında kalp kapağının kan kaçırması olarak tabir edilse de kapağın kanı kaçırması kalp yetmezliği olarak tanımlanmaktadır.

Kapalı kalp kapakçığı ameliyatı var mıdır?

Ameliyatsız biçimde mitral kapak yetmezliği tamiri yapılabilmektedir. Bu yönteme mitraclip denilmektedir. Mitraclip mitral kapağın kaçağında uygulanan minimal invaziv bir tedavi metodudur. Klasik olarak kaçak olan mitral kapaklar açık kalp cerrahisiyle tedavi edilmektedir.

Robotik kalp kapakçığı ameliyatı yapılır mı?

Robotla da bu tedavinin yapılması mümkündür ama robotla da açık kalp cerrahisi söz konusudur. Yani robotla da göğüste bir takım kesiler yapılmaktadır. Mitraclip metodu ise tümüyle anjiyo yöntemiyle uygulanmaktadır. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bir işlemdir. Standart tedavi metodu mitral kapağın tamiridir. Bu da kalp cerrahisiyle yapılmaktadır. Mitraclip şu aşamada biraz deneysel bir metoddur. Mitraclip cihazın ismidir. Bu küçük mandala benzeyen bir cihazdır. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşmaktadır. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılmaktadır.

Kalp kapakçığı ameliyatı TAVI ile yapılır mı?

Ayrıca son yıllarda aort kapaklarına yönelik TAVI uygulanabilmektedir. Özellikle yaşı ilerlemiş, kalp hastalığının yanında kronik sağlık sorunları bulunan, genel anestezi alması sakıncalı bulunan ve genel sağlık durumu ameliyata uygun olmayan aort kapak hastaları girişimsel bir yöntem olan TAVI (Transcatheter Aortic Valve Implantation) ile tedavi edilebilmektedir. Bu yöntem kapalı yöntemdir.

MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) için kimler aday olabilir?

Açık kalp cerrahisini kaldıramayacak hastalarda daha düşük riskli olduğu için, yani ameliyat kadar büyük prosedür olmadığı için yüksek riskli, eşlik eden başka hastalıkları olan, yaşı ilerlemiş hastalarda mitraclip zaman zaman uygulanmaktadır. Ancak halen standart tedavi metodu kapağın görülerek tamir edilmesidir. Bunu kalp damar cerrahları yapar, mitraclip işlemi ise girişimsel kardiyoloji uzmanları tarafından yapılmaktadır.

Kalp kapak ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmeli?

Korunma aşamasında hastaların enfeksiyonlardan kaçınmaları bunun için gerekirse grip aşısı, zatürre aşısı gibi koruyucu önlemleri almaları, herhangi bir enfeksiyon durumunda doktoruyla görüşerek koruyucu antibiyotik tedavi almaları gerekmektedir. Hastaların ameliyat öncesinde en çok endişe duydukları “ameliyat sonunda eski durumumu arar mıyım” konusudur. Ameliyat sonrası çok daha kaliteli bir yaşama devam edileceği için bu tür endişelere gerek yoktur.

 

KORONER BYPASS

Koroner Bypass

Kabin her kasılmasıyla birlikte kanın bir kısmı oksijenlenmesi için akciğere gönderilirken, diğer bir kısmı da kalpten çıkan ana atardamara yani aort damarına pompalanır. Kalpten çıktığı noktada yaklaşık olarak 3 cm çapında olan aort damarı, kalbin sol karıncığından çıktıktan sonra dallanarak, tüm vücuda temiz kanın ulaşmasını sağlar.

Aort damarının ilk verdiği dal, kalbin kendisini besleyen koroner arterdir. Koroner arterlerin çapları ise 1 ila 3 mm aralığındadır. Sağ ve sol olmak üzere iki arter bulunur ve bu arterler kalbin beslenmesinden sorumludur.

Koroner Bypass Nedir?

Kalbin beslenmesini sağlayan koroner arterlerde daralma ya da tıkanıklık olduğunda kalp, yeterince beslenemez ve normal fonksiyonlarını yerine getirememeye başlar ve kişide, göğüs ağrısı şikayeti oluşur ve kalp krizi (miyokard enfarktüsü) gibi ölümcül sorunlar ortaya çıkar.

Koroner bypass ameliyatı, kalbi besleyen atardamarların (koroner) tıkanması yüzünden yapılan cerrahi müdahaledir. Bypass işlemi için alındıkları yerde fonksiyon kaybına neden olmadan hastanın sadece kendisinden alınan bacak toplardamarı, ön kol arteri, göğüs arteri gibi damarları kullanılır ve bu damarlar hazırlanıp hasta bölgeye nakledilerek kan dolaşımı tekrar sağlanır.

Koroner Bypass Nasıl Yapılır?

Koroner bypass ameliyatı iki biçimde yapılabilir:

· Durdurulmuş kalpte bypass: Kalp tamamen durdurulup vücuttaki dolaşım bir kalp pompası ile sürdürülürken damarlara köprüleme işlemi yapılmaktadır. Kalp pompası, ameliyat esnasında hastanın akciğerlerinin ve kalbinin görevlerini üstlenerek beyin ve diğer hayati organlara kan pompalanmasını sağlar.

· Çalışan kalpte bypass: Kalp durdurulmadan ve kalp pompasına ihtiyaç duyulmaksızın ameliyat yapılır. Çalışan kalpte koroner bypass operasyonunda enfeksiyon riski çok daha düşüktür, hastanın kendine gelmesi ve taburculuğu daha çabuk olur. Buna ek olarak operasyon sırasında kan nakli ihtiyacı azdır ve inme gibi riskler de düşük seviyede tutulabilir.

Vakanın türüne göre tercih edilen bu yöntemlere ek olarak operasyon açık ya da endoskopik yöntem olarak tanımlanan kapalı cerrahi metoduyla da yapılabilir. Koroner bypass operasyonunun hangi yöntemle yapılacağı kararlaştırıldıktan sonra hastaya anestezi uygulanır.

Koroner Bypass İçin Damar Nerelerden Alınır?

Göğüsten alınacak damar için göğüs kemiği, kemik testeresi yardımı ile kesilerek göğüs kafesi açılır. Genelde sol göğüsteki meme atardamarı kullanılır. Birden fazla bypass edilmesi gereken koroner arter varlığında ise kişinin bacağında bulunan toplardamar ya da kolda bulunan radial arter yani ön kolda bulunan ve eli besleyen damar da kullanılabilir.

Bacaktan alınacak toplardamar için bacakta kesi işlemi yapılarak, bypass için yeteri uzunlukta damar çıkarılır. Alınan damarın bir ucu tıkanan bölgenin aşağısında olacak biçimde koroner artere dikilir. Göğüs kemiği güçlü tellerle bağlanıp cerrahi müdahalenin yapıldığı bölge dikilir.

Operasyon sonrasında damarın alındığı bölgede yara (skar) izi çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olabilir.

Bypass Kimlere Yapılır?

· Birden fazla damar hastalığı,

· Birden fazla koroner damarın ameliyatsız (balon ve stentleme) yöntemle açılamaması,

· Kalp kapak operasyonu gerektiren durumlar,

· Bir ya da birden fazla damarın ameliyatsız yöntemle açılmasına rağmen tekrar tıkanması,

· Ameliyat gerektiren başka bir kalp rahatsızlığının olması halinde koroner bypass ameliyatı tercih edilir.

Bypass Ameliyatı Ne Kadar Sürer?

Koroner bypass ameliyatının toplam süresi, ameliyatın açık ya da kapalı yöntemle yapılmasına göre farklılık gösterir. Bypass edilecek damar sayısının yanı sıra operasyon süresini etkileyen bir diğer faktör de operasyonun çalışan ya da durdurulmuş kalp üzerinde yapılmasıdır. Günümüzde çoğunlukla minimal invaziv yöntemle yürütülen koroner bypass operasyonları yaklaşık olarak 3 ila 6 saat kadar sürebilir. Aynı operasyonla kişinin kalp kapağının değişmesi gibi kalbe yönelik diğer cerrahi girişimler, ameliyat süresinin uzamasına neden olur.

Bypass Riskleri Nelerdir?

Ameliyat riski hastanın

· yaşı,

· cinsiyeti,

· yaşam tarzı,

· kronik hastalıkları gibi demografik faktörlere bağlıdır.

Koroner bypass operasyonlarında yaşam kaybı riski düşüktür. Ancak kişinin yaşı, eşlik eden hastalıkları, geçirilen kalp krizine bağlı olarak kalp kasının ne kadarının zarar gördüğü, diğer doku ve organlardaki işlev kaybının varlığı gibi etkenler ameliyat riskini artırır.

Bypass Kesin Çözüm Müdür?

Bypass, sonucu damar tıkanıklıkları ve daralmaları o an için açılır ancak damar sertlikleri cerrahi müdahale sonucu ortadan kalkmaz. Operasyon ile hastanın kalp krizi geçirmesi, aniden ölmesi ve ilaca bağımlı olarak toplumdan kısıtlanması engellenir.

Hastalar operasyon sonrası yaşamlarını düzenlemeli, zararlı yiyecek ve içeceklerden kaçınmalı, kötü alışkanlıklarını terk ederek kaliteli yaşamalıdır.

Koroner arterlerin tekrar tıkanması sonucu bypass gereken durumlar:

· Hastanın damar yapısının kötü olması,

· İlk ameliyatın erken yaşlarda yapılması,

· Damar sertliği riski,

· İlk ameliyatta tüm damarlara köprüleme yapılmaması,

· Diyabet (şeker) ve böbrek hastalığı gibi kronik hastalıkların eşlik etmesi,

· Sigara içilmeye devam edilmesi,

· Kolestrol ve trigliserid yüksekliğinin yeterli düzeyde tedavi edilmemesidir.

Bypass Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Ne Kadardır?

· Hastanın, dört ile yedi gün arasında hastanede kalması gerekir. Bu süre sonunda her şey normalse hasta taburcu edilir.

· Bir hafta sonra hasta tekrar kontrole çağrılır. Poliklinik ziyareti sırasında hastanın genel durumu gözlenir, şikayetleri değerlendirilir ve gerektiğinde ilaçları tekrar düzenlenir. Hastada eşlik eden obezite, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkların varlığında hastanın kapsamlı takibi için kardiyoloji hekimiyle görüşmesi sağlanır.

· Hastanın varis çorabı kullanması gerekebilir. İyileşme döneminin ilk evresinde evde kalmalı, ancak yatağa bağlı kalmadan hareket etmelidir.

· Ameliyat sonrası en erken bir ay sonunda normal yaşama dönülebilir. Bu dönemde hasta yan dönememe, araba kullanamama gibi problemlerle karşılaşabilir ve tam olarak iyileşme altı ay sonra gerçekleşir.

· Operasyon esnasında kesilen kemiği ve göğüs kafesi iyileştiğinde hasta tam olarak düzelir. Normal bir insanın yapacağı her türlü aktivite yapılabilir, işe devam edilebilir, araba kullanılabilir.

Dikkat edilmesi gerekenler:

· Hasta sigara içiyorsa kesinlikle hemen bırakmalı,

· Ağır spor yapmaktan kaçınmalı,

· Fazla kiloları, yine doktor kontrolünde sıkı bir diyetle vermeli,

· Uyku düzenine ise oldukça dikkat etmelidir.

Ameliyat sonrası, hasta mümkün olduğu kadar gündelik yaşamın içinde yer almalı, ilaçları düzenli kullanmalı, beslenmesine dikkat etmeli, önerilen ilaçları kullanmalıdır.

· Nabızda ani değişimler kalp problemleri yaratabileceği için ağırlık kullanılan, çok yoğun tempoya sahip tehlikeli mücadele sporlarından kaçınılması gerekir.

· Yüzme, vücuttaki tüm kasları çalıştırıp aynı zamanda nefes egzersizi de yapılabilen bir spor olduğu için uygulanabilir.

· Mümkünse açık ve temiz havada düzenli doğa yürüyüşleri yapılmalıdır.

· Partner ile yapılabilecek masa tenisi ve dans gibi etkinlikler de hastanın sağlığına katkı sağlar, sosyalleşmesini sağlar.

· Ameliyat sonrası düzenli kardiyoloji muayenelerine mutlaka gidilmelidir.

· Düzenli Check-Up yaptırılması, olası damar tıkanıklıkları başta olmak üzere tüm hastalıkların erken teşhis edilmesinde önemlidir.

 

PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI TANI VE TEDAVİSİ

Periferik Damar Hastalıkları Tanı ve Tedavisi

Periferik damar hastalığı yavaş gelişen aterosklerotik  (atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalık ) bir süreç olup, hastalığın olduğu arter yeri ve daralmanın derecesine bağımlı olarak değişik sorunlar oluşturmaktadır. Karotis, vertebral, üst ekstremite, mezenter, böbrek ve alt ekstremite damarları olmak üzere birçok arter etkilenebilmektedir. Periferik damar hastalığı ile koroner damar hastalığının birlikteliği sık karşılaştığımız bir durumdur. Periferik damar hastalığı yaş ile ilişkili olup, elli yaşından sonra sıklığı artmaktadır. Bacak damar hastalığı için en tipik belirti baldırda oluşan ağrıdır, bu ağrı yürümekle artar, dinlenmek ile geçer. Ağrı bazen uyluk ve kalça bölgesine de yayılabilir. Hastalar sıklıkla ayaklarda sürekli soğukluk hissinden yakınırlar. Ağrı, ülserler ve kangren çoğu kez ayak parmaklarının uç kısmından başlar.

Periferik Damar Hastalığı Risk faktörleri

En önemli risk faktörleri sigara alışkanlığı, kolesterol yüksekliği, diabetes mellitus ve hipertansiyondur. Bu risk faktörleri aynı zamanda koroner damar hastalığının en önemli sebebi olup bu iki hastalığın birlikte olmasını açıklamaktadır. Ayrıca obezite, alkol tüketimi ve plazma homosistein, plazma fibrinojeni ve C-reaktif protein düzeylerindeki artış da periferik damar hastalığının gelişmesine neden olabilmektedir. Nadiren romatizmal hastalıklara bağlı da gelişebilmektedir.

Periferik Damar Hastalığının Araştırılması

  • Ailesel kalp damar hastalığı öyküsü
  • Göğüs ağrısını düşündüren belirtiler
  • Kalça, uyluk, baldır veya ayakta eforla oluşan ve istirahatte geçen yorgunluk, ağrı veya kramp gibi yürüme bozuklukları
  • Ayakta yeterince iyileşmeyen yaralar
  • Özellikle baş dönmesi veya vertigoyla ilişkili ve egzersizle ortaya çıkan kol ağrısı
  • Geçici veya kalıcı felç geçirmek
  • Hipertansiyon veya böbrek yetmezliği öyküsü
  • Özellikle yemek yeme ve kilo kaybıyla ilişkili öğün sonrası karın ağrısı ve ishal
  • Sertleşme sorunları

Bu tür şikayeti olan kişiler periferik damar hastalığı açısından araştırılır.

Fizik Muayenede Yapılanlar

  • Her iki koldan kan basıncının ölçülür ve aradaki fark kaydedilir.
  • Boyun ve omuz bölgesi damarlar muayene edilir.
  • Kollar ve eller dikkatlice muayene edilir.
  • Böğürler, göbek çevresi ve kalça bölgeleri olmak üzere karnın farklı yerleri muayne edilir.
  • Kasık düzeyindeki damarlar muayene edilir.
  • Uyluk, diz ardı, ayak sırtı ve baldır arkası bölgeler elle muayene edilir.
  • Ayaklar muayene edilir, derisinin rengi, ısısı ve bütünlüğü, yara veya ülserasyonlar kaydedilir.
  • Baldır kıllarında seyrelme, deri değişiklikler gibi periferik damar hastalığını düşündüren bulgular kaydedilir.

Periferik Damar Hastalığı Tanı Konulması

  • Hasta öyküsü
  • Fizik muayene bulguları
  • Laboratuvar değerlendirmesi
  • Ultrasonografik yöntemler
  • Anjiyografi
  • Bilgisayarlı tomografik anjiyografi
  • Manyetik rezonans anjiyografi

Tüm bu veriler birlikte değerlendirilerekperiferik damar hastalığını tanısı konur.

Tedavi Genel Kurallar

Tedavi Yöntemleri

  • Tıbbi tedavi
  • Endovasküler tedavi
  • Cerrahi tedavi

Tıbbi Tedavi:Tedavinin amacı semptomları iyileştirmektir (Örneğin; yürüme mesafesi ve konforu). Yürüme mesafesini artırmak için halen egzersiz terapisi ve ilaç tedavisi olmak üzere iki strateji kullanılmaktadır. Genellikle egzersiz 30-60 dakikalık süreli haftada en az 3 gündür. Sigaranın bırakılması çok önemlidir.  İlaçlar tedavisi hastanın durumuna göre silostazol ve naftidrofuril, lipit düşürücü ilaçlar, antitrombositer ilaçlar, antihipertansif ilaçlar ve antidiyabetik ilaçlar gibi damar koruyucu ilaçlardan oluşur.

Endovasküler Tedavi: Damar cerrahisiyle karşılaştırıldığında daha az riskli olupbaşarısızlık durumunda kullanılmak üzere cerrahi seçenek muhafaza edilmektedir. Anjiyoplast, damar stentlemesi ve ateroktemi gibi tedaviler yüksek başarı ile yapılmaktadır.

Cerrahi Tedavi:Alt ekstremite yaygın damar hastalık için en çok kullanılan cerrahi yaklaşımlar baypas cerrahisi, toplardamar veya atardamar greftleri veya yapay greft materiyali ile yapılırken. Beyin damar hastalıkları için karotis endarterektomi yüksek başarı ile yapılmaktadır. Yaygın nekroz, kangren ve geri dönüşsüz bacak iskemisin de ise ampütasyon tedavisi uygulanmaktadır.

 

MAKALELER

KORONER ARTER(BYPASS) CERRAHİSİ
AORT ANEVRİZMASI AMELİYATLARI
KALP KAPAĞI DEĞİŞİMİ
KORONER BYPASS
PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI TANI VE TEDAVİSİ

Choose Your Schedule