Kardiyoloji

  Kardiyoloji Bölümü; kardiyolojinin her alanında klinik ve laboratuvar çalışmaların yürütüldüğü, tanı ve tedavi yöntemlerinin uygulandığı bir bölümdür. Hastanemizde, Kardiyoloji bölümü bünyesinde bir Koroner Yoğun Bakım Ünitesi, Anjio  hastalarının takibi, Kardiyoloji Polikliniği, girişimsel olmayan tetkiklerin (EKG, efor testi, ekokardiyografi, vb.) yapıldığı kardiyoloji laboratuvarı bulunmaktadır. Kardiyoloji

  • Hipertansiyonda erken teşhis ve tedavisi
  • Çarpıntıda (Ritim holter), tansiyonda (Ambülatuar kan basıncı) takip
  • Göğüs sıkışması, Eforlu EKG; kalp büyümesi, nefes darlığı EKO; kalp sıkışmasında ve kalp kası çalışmamasında Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi, Kalp krizi öncesi Koroner Anjiyografi ile tanı konulması

Elektrofizyolojik Çalışma ve Ablasyon Kalpte ritm bozukluğu olan hastalara elektrofizyolojik çalışma yapılarak ritm bozukluğuna yol açan odak veya gizli iletim yolları saptanabilir. Bu odakları veya gizli iletim yollarının radyo-frekans dalgaları yayan özel kateterler ile yakılarak yok edilmesi işlemine ‘’ ablasyon’’ denilmektedir Kalıcı Kalp Pilleri ve ICD Kalp pilleri (pacemaker),kalbin ritmini oluşturan ve düzenleyen özel cihazlardır. Kalbin yavaş atması sonucu gelişen rahatsızlıkları tedavi amacını taşıdığı gibi zamanda ritim bozukluklarının antitaşikardik piller, otomatik şok cihazları, kardiyoverter-defibrilatörler (ICD) ile düzeltilmesi söz konusudur. Bazı piller kalp yetmezliği için özel olarak geliştirilmiş olup, laboratuvarımızda tüm özellikli piller başarıyla implante edilebilmektedir.  

El Bileğinden Anjiyo

10 Dakikada Anjiyonuzu Olun. İşlemden 2 saat sonra normal hayata dönün !

El Bileğinden Anjiyo el bileğinde bulunan 2 atar damardan biri olan radial arter (nabız sayılan atar damar) kullanılarak yapılan koroner anjiyografidir. Hekime uygulama kolaylığı sağlaması, eğitim süresinin daha kısa olması sebebiyle ülkemizde daha sık ve yaygın kullanılan femoral anjiografi (kasıktan kalp anjiyosu), girişim yerine bağlı komplikasyonların (kanama, şişlik vs.) daha fazla olması ve hasta konforunun kötü olması nedeniyle özellikle deneyimli merkezlerde yerini giderek radiyal anjiografiye bırakmaktadır.

Radial Arter (Bilek Damarı): Radial arter, el bileğinde birbirine paralel seyreden, eli besleyen 2 atar damardan biridir. Radial arter ince yapılı (2-3 mm) olup yüzeysel seyreder. Yakın komşuluğunda sinir, toplardamar gibi yapılar yoktur. Bu da işleme bağlı istenmeyen sonuçları oldukça azaltır.

El Bileğinden Anjiyo Kimlere Yapılabilir?

İşlem öncesinde “Allen testi” adı verilen basit ve ağrısız bir muayene ile 15 saniye gibi kısa bir sürede radial arterin anjiyografiye uygun olup olmadığı tespit edilebilir. Hastaların %98-99 gibi büyük bir çoğunluğunda radyal arterler anjiyografi yapılmaya uygundur. Çoğunlukla sağ taraftan yapılmakla birlikte sol taraftan da aynı başarıyla uygulanır. İnsanların %1-2’sinde sağ el bileğinden kalbe ulaşan damarlarda farklılıklar olması (varyasyon) nedeniyle anjiyografinin sol el bileği damarından yapılma gereği ortaya çıkabilir. Sol el bileğinde ise böyle bir durumla karşılaşılması çok nadirdir. Bu nedenle tüm hastalar el bileğinden kalp anjiyografisi yapılmaya uygundur. Bunun da ötesinde el bileğinde bulunan diğer damar olan elin iç tarafında yer alan ulnar arterden de koroner anjiyografi başarıyla yapılabilir. Bu seçenek dünyada çok sınırlı sayıda operatör tarafından uygulanmakta olup özellikle radyal damarları her iki tarafta da (sağ ve sol) ince olan hastalarda alternatif olarak kullanılmaktadır. Kardiyoloji kliniğimizde de bu yöntem  uygulanmaktadır. Bu yoldan koroner stent işlemleri de başarı ve konforla yapılmaktadır.

El Bileğinden Anjiyo için Uygun Olmayan Hastalar

Radial arteri çok ince veya el bileğinde ortopedik ya da anatomik problemi olan hastalarda yapılamayabilir.

El Bileğinden Anjiyo Nasıl Yapılır? 

Lokal anestezi altında sadece el bileği uyuşturularak, hasta uyutulmadan yapılır. Lokal anestezik ilaç iğneyle bileğe yapılırken hissedilen hafif bir yanma hissi dışında ek bir ağrı hissedilmez. İşlemin hemen sonrasında bilek bandı kullanılarak kanama kontrolü sağlanır. Aynı durum sadece anjiografi için değil PTCA (balon) ve stent uygulanan hastalar içinde geçerlidir.

El Bileğinden Anjiyonun Avantajları

El Bileğinden Anjiyonun başarısındaki en önemli unsur hekimin tecrübesidir. Deneyimli ellerde ve kaliteli malzeme kullanımı ile başarı oranı çok yüksek olup hasta için büyük konfor sağlamaktadır.

  • Hasta anjiyografi sonrası hemen ayağa kalkabilir. İşlemden 2-3 saat gibi kısa süre sonra işine veya evine gidebilir.
  • Hasta için çok daha konforludur. Kasıktaki gibi kum torbası yoktur. İşlemden hemen sonra yürüyerek yatağına ya da tuvalete gidebilir; oturarak yemek yiyebilir.
  • Bilek damarında kanama, balonlaşma (anevrizma) ve hasar olma ihtimali çok daha az; kanama kontrolü çok daha kolaydır.
  • Bilek damarı anjiografiye bağlı tamamen tıkansa bile el 2 damardan beslendiğinden elde sorun oluşmaz, oysa kasık damarı hasar görürse bacak riske girebilir.
  • Karın ve kasık bölgesi fazla kilolu olan ya da kasık damarlarında bilinen tıkanıklık bulunan hastalarda bilekten anjiografi uygulaması hem daha kolay hem daha sağlıklıdır.
  • Hastanın uzun süre yatması gerekmediğinden özellikle bel fıtığı, eklem ağrısı olan hastalarda büyük konfor sağlar.

 

KORONER ARTER HASTALIĞI NEDİR ?

Günde yaklaşık 100 bin kez kasılan kalp, dakikada 5 litre kanı vücuda pompalar. Kalbin kasılmasıyla birlikte kanın bir bölümü, oksijenlenmesi ya da halk arasında yaygın olarak bilinen tanımıyla temizlenmesi için akciğerlere gönderilir. Akciğerlerde oksijen bakımından zenginleşen kan, tekrar kalbe gelir. Kalpten çıkan ana atardamar olan aort damarı vasıtasıyla tüm vücuda temiz kan pompalanır. Kalbin sol ventrikülünden (karıncık) çıktığı noktada yaklaşık olarak 2.5 cm çapa sahip olan aort damarı, ilk önce kalbi besleyen koroner artere yani kalbi besleyen damara ulaşır. Ardından beyne ve sonrasında tüm vücuda kanın pompalanmasına aracılık eder. Akciğerde temizlenen kanın koroner arterlere ulaşmasıyla öncelikli olarak kalp dokusu beslenir. Kalbin sağında ve solunda olmak üzere iki adet koroner damar bulunur. Koroner damarlar, daha küçük damarlara ayrılarak kalbin yüzeyine ağaç dalları gibi yayılır. Koroner damarların farklı nedenler sonucunda daralması ya da tıkanmasıyla koroner arter hastalığı ortaya çıkar. Koroner kalp hastalığı, dünya çapında en fazla yaşam kaybına neden olan hastalıklar arasında yer alır. Ülkemizde yaklaşık olarak 2 milyon 800 bin koroner kalp hastası olduğu ve her yıl 200 bin yeni hastanın tanı aldığı bilinir. Koroner arter hastalarının üçte biri bu hastalığa sahip olduğunu akut miyokard infarktüsü (kalp krizi) geçirdikten sonra öğrenir. Koroner arter hastalığının ilk ortaya çıkışı dörtte bir oranında ani ölümle sonuçlanır. Koroner arter hastalığının risk faktörlerine geçmeden önce sıklıkla sorulan “Koroner arter hastalığı nedir?” sorusunu yanıtlamak gerekir. Arter kelime olarak atardamar anlamına gelir. Atardamarlar kalbin pompaladığı kanı tüm vücut dokularına ulaştıran damar ağına bağlıdır. Koroner arter ise, kalbi besleyen atardamar olarak tanımlanabilir. Kalpten çıkan ana atardamar olan aortun ilk dallarını oluşturan koroner arterler, kalbin sağında ve solunda olmak üzere iki tanedir. Kalbin solundan giren koroner arter, kalbin önüne ve arkasına olmak üzere iki dala ayrılır. Kalp, vücuttaki doku ve organların ihtiyaç duyduğu oksijen ve besinlerin sağlanabilmesi için sürekli kan pompalar.

Ancak kalbin kendisi de oksijen ve besinlere ihtiyaç duyar. Bu yüzden kalbin pompaladığı oksijenlenmiş kan, öncelikle koroner arterler aracılığıyla kalp dokusuna ulaşır. Kalbi besleyen damarlar olarak da tanımlanabilen koroner arter damarların daralmasına ya da tıkanmasına bağlı olarak oluşan sağlık sorunları, koroner arter hastalığı olarak tanımlanır. Sıklıkla 40 yaşından sonra ortaya çıkan hastalık, ailesinde koroner damar hastalığı olanlarda daha erken yaşlarda da görülebilir. Erkeklerde, kadınlara göre yaklaşık 4 kat daha fazla görülen koroner arter hastalığına kadınlarda, özellikle menopoz sonrası dönemde daha sık rastlanır.

Çoğunlukla tanı alma yaşı erkeklerde 50 ila 60 aralığındayken kadınlarda 60 ila 70 arasındadır. Koroner arter hastalığı çoğunlukla tıpta ateroskleroz olarak bilinen damar sertliğinden kaynaklanır. Başlangıçta koroner arterlerin kısmen daralmasına yol açan bu hastalık, ileri aşamalarda kalp krizine yol açabilir. Koroner arterlerin neden daraldığı ve tıkandığı konusuna geçmeden önce sıklıkla merak edilen “Koroner arter hastalığına yol açan risk faktörleri nelerdir?” sorusunu yanıtlamak gerekir.

Koroner Arter Hastalığı Risk Faktörleri Nelerdir?

Koroner arter hastalıklarına yol açan etkenlerin bir kısmı önlenebilir. Bu yüzden hastalığa yol açan risk faktörlerinin bilinmesi önemlidir. Koroner arter hastalığı risk faktörlerinin bazıları şu şekilde sıralanabilir: Sigara kullanımı, Alkol tüketimi, Hipertansiyon, Koroner Arter Hastalığı, Hiperkolesterolemi, LDL Kolesterolün 130 mg ve üzerinde olması, HDL Kolesterolün 40 mg ve altında olması, Sedanter yaşam tarzı, Stres, Erkek cinsiyetine sahip olmak, İleri yaş, Ailede 55 yaşından önce koroner arter tanısı alan birinin bulunması, Diyabet, Obezite, Erken menopoz.

Koroner Arter Hastalığı Nedenleri Nelerdir?

Kalbi besleyen koroner arterlerin daralması ya da tıkanması, koroner arter hastalığına neden olur. Koroner arterlerin daralması, damar sertliği olarak bilinen ateroskleroz hastalığının gelişimi ile ortaya çıkar. Normal şartlar altında damarlar esnek bir yapıya sahiptir. Bu sayede damarlar zaman zaman genişleyip daralarak, kan akış hızı gibi faktörlerin dengede tutulmasını sağlar. Ateroskleroz hastalığında kalbi besleyen damarlarda kolesterol birikmesine bağlı olarak aterosklerotik plaklar gelişerek, koroner arterlerin sertleşmesine yol açar. Damarların esnekliğini kaybetmesine yol açan bu hastalıkta, damarın sertleşen bölümlerinin iç kısımlarında aterom plakları birikir. Zamanla damar çeperinin daralmasına ve kan akışının bozulmasına yol açan ateroskleroz, kalbin kasılıp gevşemesi ile ilgili problemlere neden olur. Göğüs ağrısı ve vücudun farklı yerlerinde morarmalar ile karakterize olan bu hastalık, kişide efor kaybına yol açar. Ayrıca bazı durumlarda koroner damarlarda ciddi darlık yaratmadan plakların çatlaması ve kırılması da görülebilir. Dışı sert, lifli bir tabakayla kaplı ve içi yumuşak olan plağın sert dış kısmının kırılması durumunda trombositler bölgeye gelerek plağın etrafında kan pıhtıları oluşturur. Bu da koroner arterin daha fazla daralmasına yol açar. Koroner tromboz olarak tanımlanan kan pıhtısının, kan akışını aniden kesmesi koroner oklüzyon, kararsız anjin ve kalp krizi gibi farklı akut koroner sendromlara yol açabilir. Akut koroner sendromların tümü acil müdahale gerektirir. Bazı vakalarda ise kan pıhtısı da plak gibi parçalanabilir. Eğer bu durum, koroner damardaki kan akışını normale döndürecek boyuttaysa kişi, durumun farkına varmadan kendiliğinden iyileşebilir.

Koroner Arter Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Koroner arter hastalığının şiddeti ve bulguları kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu yüzden bazı vakalarda hastalık hiçbir belirti vermeyebilir. Hastalık ilerledikçe semptomlar daha belirgin hâle gelir. Kalbin yeterince beslenememesine bağlı olarak kişide göğüs ağrısı şikayeti ortaya çıkar. Bazı vakalarda kolda uyuşma gibi belirtiler görülebilir. Fiziksel aktivite sırasında zorlanma, sıkıştırıcı nitelikte ağrı gibi yakınmalar, istirahatle birlikte geçer. Ayrıca koroner arter hastalığına bağlı olarak solunum güçlüğü, göğüste baskı hissi, yanma ve yorgunluk gibi belirtiler de görülebilir.

Koroner Arter Hastalığı Tanısı Nasıl Koyulur?

Kişinin koroner arter hastalığı belirtileriyle hekime başvurması durumunda hekim, öncelikle kişinin ayrıntılı olarak öyküsünü dinler ve risk faktörlerini sorgular. Ardından yapılan fizik muayene ile koroner arter hastalığının ön tanısını koyabilir. Tanıyı netleştirmek ve olası diğer hastalıkları ekarte etmek için kan testi, elektrokardiyogram, (EKG) efor testi ve anjiyo gibi ek tanı yöntemlerine başvurur. Elde edilen veriler ışığında hekim, kişiye koroner arter hastalığı tanısını koyar.

Koroner Arter Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

Koroner arter hastalığı tanısının netleşmesinin ardından tedavi kişiye özel olarak planlanır. Tedavi, hastanın gösterdiği belirtiler, hastalıklı damar sayısı ve damar darlığının derecesi, kalp kasının mevcut durumu, hatanın yaşı ve ek hastalıkların varlığı gibi parametrelere bağlı olarak farklı şekillerde düzenlenebilir. Tedavi ilaçlı ve / veya cerrahi olarak yapılabilir.  Cerrahi tedavide ise genellikle koroner anjiyoplasti ve koroner bypass yöntemleri uygulanır. Ciddi vakalarda kalp nakli gerekebilir.

PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI TANI VE TEDAVİSİ

Periferik damar hastalığı yavaş gelişen aterosklerotik  (atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalık ) bir süreç olup, hastalığın olduğu arter yeri ve daralmanın derecesine bağımlı olarak değişik sorunlar oluşturmaktadır. Karotis, vertebral, üst ekstremite, mezenter, böbrek ve alt ekstremite damarları olmak üzere birçok arter etkilenebilmektedir. Periferik damar hastalığı ile koroner damar hastalığının birlikteliği sık karşılaştığımız bir durumdur. Periferik damar hastalığı yaş ile ilişkili olup, elli yaşından sonra sıklığı artmaktadır. Bacak damar hastalığı için en tipik belirti baldırda oluşan ağrıdır, bu ağrı yürümekle artar, dinlenmek ile geçer. Ağrı bazen uyluk ve kalça bölgesine de yayılabilir. Hastalar sıklıkla ayaklarda sürekli soğukluk hissinden yakınırlar. Ağrı, ülserler ve kangren çoğu kez ayak parmaklarının uç kısmından başlar. Periferik Damar Hastalığı Risk faktörleri En önemli risk faktörleri sigara alışkanlığı, kolesterol yüksekliği, diabetes mellitus ve hipertansiyondur. Bu risk faktörleri aynı zamanda koroner damar hastalığının en önemli sebebi olup bu iki hastalığın birlikte olmasını açıklamaktadır. Ayrıca obezite, alkol tüketimi ve plazma homosistein, plazma fibrinojeni ve C-reaktif protein düzeylerindeki artış da periferik damar hastalığının gelişmesine neden olabilmektedir. Nadiren romatizmal hastalıklara bağlı da gelişebilmektedir. Periferik Damar Hastalığının Araştırılması

  • Ailesel kalp damar hastalığı öyküsü
  • Göğüs ağrısını düşündüren belirtiler
  • Kalça, uyluk, baldır veya ayakta eforla oluşan ve istirahatte geçen yorgunluk, ağrı veya kramp gibi yürüme bozuklukları
  • Ayakta yeterince iyileşmeyen yaralar
  • Özellikle baş dönmesi veya vertigoyla ilişkili ve egzersizle ortaya çıkan kol ağrısı
  • Geçici veya kalıcı felç geçirmek
  • Hipertansiyon veya böbrek yetmezliği öyküsü
  • Özellikle yemek yeme ve kilo kaybıyla ilişkili öğün sonrası karın ağrısı ve ishal
  • Sertleşme sorunları

Fizik Muayenede Yapılanlar

  • Her iki koldan kan basıncının ölçülür ve aradaki fark kaydedilir.
  • Boyun ve omuz bölgesi damarlar muayene edilir.
  • Kollar ve eller dikkatlice muayene edilir.
  • Böğürler, göbek çevresi ve kalça bölgeleri olmak üzere karnın farklı yerleri muayne edilir.
  • Kasık düzeyindeki damarlar muayene edilir.
  • Uyluk, diz ardı, ayak sırtı ve baldır arkası bölgeler elle muayene edilir.
  • Ayaklar muayene edilir, derisinin rengi, ısısı ve bütünlüğü, yara veya ülserasyonlar kaydedilir.
  • Baldır kıllarında seyrelme, deri değişiklikler gibi periferik damar hastalığını düşündüren bulgular kaydedilir.

Periferik Damar Hastalığı Tanı Konulması

  • Hasta öyküsü
  • Fizik muayene bulguları
  • Laboratuvar değerlendirmesi
  • Ultrasonografik yöntemler
  • Anjiyografi
  • Bilgisayarlı tomografik anjiyografi
  • Manyetik rezonans anjiyografi

Tüm bu veriler birlikte değerlendirilerekperiferik damar hastalığını tanısı konur.   Tedavi Genel Kurallar Tedavi Yöntemleri

  • Tıbbi tedavi
  • Endovasküler tedavi
  • Cerrahi tedavi

Tıbbi Tedavi:Tedavinin amacı semptomları iyileştirmektir (Örneğin; yürüme mesafesi ve konforu). Yürüme mesafesini artırmak için halen egzersiz terapisi ve ilaç tedavisi olmak üzere iki strateji kullanılmaktadır. Genellikle egzersiz 30-60 dakikalık süreli haftada en az 3 gündür. Sigaranın bırakılması çok önemlidir.  Endovasküler Tedavi: Damar cerrahisiyle karşılaştırıldığında daha az riskli olupbaşarısızlık durumunda kullanılmak üzere cerrahi seçenek muhafaza edilmektedir. Anjiyoplast, damar stentlemesi ve ateroktemi gibi tedaviler yüksek başarı ile yapılmaktadır. Cerrahi Tedavi:Alt ekstremite yaygın damar hastalık için en çok kullanılan cerrahi yaklaşımlar baypas cerrahisi, toplardamar veya atardamar greftleri veya yapay greft materiyali ile yapılırken. Beyin damar hastalıkları için karotis endarterektomi yüksek başarı ile yapılmaktadır. Yaygın nekroz, kangren ve geri dönüşsüz bacak iskemisin de ise ampütasyon tedavisi uygulanmaktadır.

  MAKALELER ARİTMİ NEDİR? HİPERTANSİYON NEDİR? KALP KRİZİ (MYOKARD İNFARKTÜSÜ) KALP YETMEZLİĞİ NEDİR? KORONER ARTER HASTALIĞI NEDİR? PERİFİK DAMAR HASTALIĞI NEDİR? ANJİYO NEDİR ?

Choose Your Schedule