Şeker hastalığı nedir?
Diyabet veya şeker hastalığı kandaki şeker miktarının insülin hormonunca düzenlenme mekanizmalarının bozulması sonucu, kan şekerinin kontrolsüz olarak artış göstermesi ve bununla ilişkili olarak dokularda hasar meydana gelmesi durumudur. Altta yatan, insülin hormonunun üretimi ve salgılanması ile ilgili mekanizmaların bozulma sebebine göre tiplere ayrılır. Buna göre insülin üretimi doğrudan vücuttaki oto-immün reaksiyonlar nedeniyle sekteye uğrarsa Tip 1 diyabetten; içinde genetik miras, beslenme düzeni, vücut ağırlığı ve egzersiz yapmanın da yer aldığı faktörler nedeniyle insülin çalışması bozulursa da Tip 2 diyabetten bahsedilir.
Toplumda Tip 1 diyabetin görülme sıklığı %5 olarak hesaplanırken; Tip 2 diyabet her 100 insandan 9’unda tespit edilmektedir. Dünya genelinde şeker hastalığı; körlük, böbrek yetmezliği, kalp krizi, inme ve bacak ampütasyonlarının en önemli sebeplerindendir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2016 yılında 1,6 milyon insan, doğrudan şeker hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Gizli şeker nedir?
Şeker hastalığının ortaya çıkış mekanizmaları ani bir şekilde gelişme göstermez. Genetik olarak şeker hastalığına yatkın olan kişilerde (ailede şeker hastası birinci derece yakını olan kişiler gibi) kötü beslenme alışkanlıkları, sedanter (hareketsiz, az egzersiz yapılan) yaşam tarzı, ciddi kilo artışı veya ek başka kronik hastalıkların varlığı durumunda vücuttaki kan şekeri dengesini sağlayan insülin hormonunun çalışması bozulmaya başlar. Buna göre, sağlıklı insanlarda kan şekerinin normal değerlerde kalmasına yeterli olacak miktardaki insülin hormonu, bahsedilen durumların varlığında kan şekerini olması gereken değer aralığına döndüremez. Buna insülin direnci adı verilir.
İnsülin direnci gelişmeye başladığında vücut yeterli etkinlik gösteremeyen insülinin etkisini güçlendirmek için daha çok insülin hormonu üretmeye başlar. Bu doğrultuda, kanda tespit edilen insülin miktarı artış gösterir. Bu süreçte vücut belirli oranda kan şekerini düzenli tutmaya devam edebilir. Ancak bahsedilen olumsuz alışkanlık ve davranışlar devam ettiği takdirde vücudun insülin üretim kapasitesi azalmaya başlar ve yeterli insülin üretemez. Sonuçta kan şekeri tekrar yükselmeye başlar. İşte halk arasında “gizli şeker” olarak ifade edilen, bu sürece prediyabet adı verilir. İnsülin miktarı belirli bir seviyenin altına gelip kan şekeri de aşırı yükseldiğinde şeker hastalığından bahsedilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; gizli şeker durumunda yukarıda ifade edilen olumsuz faktörlerin ortadan kaldırılırsa, mekanizmalarda oluşan bozukluklar geriye döndürülebilir. Gizli şeker tespit edilen bir kişide, doğru hayat tarzı değişiklikleri ve tedaviyle şeker hastalığının gelişimi önlenebilir.
Gizli şekerin sebepleri nelerdir?
Belirli risk faktörlerine sahip kişilerde gizli şeker ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Bu doğrultuda, gizli şekere neden olabilen etmenler şu şekilde özetlenebilir:
- Fazla kilolu olmak veya obezite
- Aktivitesiz (sedanter) yaşam tarzı
- Yüksek kan basıncı
- Yüksek kan kolesterolü
- Birinci derece aile yakınında Tip 2 diyabet tanısı varlığı
- Doğum ağırlığı 4000 gramın üstünde bebek dünyaya getirme
Gizli şeker hangi belirtilere neden olur?
Kişide prediyabet ya da gizli şeker varlığında genellikle belirli bir şikayet veya bulgu tespit edilmez. Yapılan araştırmalara göre prediyabeti olan kişilerin ancak %10’unda belirli şikayetlerin varlığına rastlanılmıştır. Bu nedenle, gizli şeker tanısı sıklıkla farklı sağlık sorunları nedeniyle yapılan kan tetkikleri sırasında tesadüfen tespit edilir.
Bununla beraber kan şekerinin düzeyi ve ne kadar süre ile yüksek miktarda seyrettiğine bağlı olarak şeker hastalığı henüz gelişmeden bazı belirti veya bulgular ortaya çıkabilir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
- Vücut ağırlığının artması ve obezite
- Sık açlık hissetme veya çok yemek yeme ihtiyacı
- Yüksek kan basıncı
- Kan kolesterolünün artması
- Halsizlik, yorgunluk ve konsantrasyonda azalma
- Ciltte renk değişikliği (kıvrım bölgelerinde cildin koyulaşması – akantozis nigrikans)
Gizli şeker tanısı nasıl konur?
Şeker hastalığı tanısı genel anlamıyla açlık ve/veya tokluk kan şekeri düzeyinin ölçülmesi, üç aylık kan şekeri de adı verilen HbA1c değerinin belirlenmesi ve şeker hastalığına bağlı organ veya doku hasarının varlığının sorgulanmasına göre konur. Sağlık bir insanda açlık kan şekeri düzeyi 70-100 mg/dl arasında hesaplanır. Bu doğrultuda şeker hastalığı tanısı şu durumlarda konabilir.
- Açlık kan şekerinin 125 mg/dl üstünde olması
- Tokluk kan şekerinin 200 mg/dl üstünde olması
- HbA1c değerinin 6,5 mg/dl üstünde olması
- Göz, böbrek, sinir hücreleri gibi çeşitli dokularda şeker hastalığına bağlı hasarın varlığı
Bu bilgiler doğrultusunda bir kişide ölçülen açlık kan şekeri 100 – 124 mg/dl aralığında ölçülürse, bozulmuş açlık kan şekerinden bahsedilir ve bu kişide açlık durumunda kan şekerinin düzenlenmesinde bozukluk olduğu söylenebilir. Yine bir kişide tokluk kan şekeri 140 – 199 mg/dl aralığında saptanırsa bozulmuş glukoz toleransından bahsedilir ki, bu durumda da toklukta insülinin kan şekerini düşürme fonksiyonunda azalmadan söz edilebilir. Başka bir tetkik olarak, HbA1c değeri 5,5 – 6,4 aralığında tespit edilen kişilerde de üç ay boyunca kan şekerinin yüksek seyrettiği ve prediyabet olduğu söylenebilir.
Bu anlamda kişide bozulmuş açlık şekeri veya glukoz toleransı tespit edilirse prediyabet yani gizli şeker tanısı konur. Bu kişilerde yüksek şeker hastalığı riski vardır; ancak bu risk uygun tedavi ve önlemlerle ortadan kaldırılabilir. Bunun birlikte, şeker hastalığı geliştiği takdirde bu geri dönüşümden bahsedilemez. Tüm bunlar dikkate alındığında, gizli şekerin çok ciddiye alınması önemlidir ve mutlaka uygun tedaviye başlanarak gerekli önlemler alınmalıdır.
Gizli şeker tedavisinde neler yapılır?
Gizli şekerin düzeltilmesinde hedeflenen insülinin normal fonksiyonuna geri dönmesini sağlamaktır. Buna yönelik olarak, insülin direncinin meydana gelmesinde etkili olan faktörlerin ortadan kaldırılması amaçlanır. Bu doğrultuda alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir:
- Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanılmalıdır. Gereksiz ve çok miktarda karbonhidrat ağırlıklı gıdaların tüketiminden kaçınılmalıdır.
- Sedanter yaşama son verilmeli, düzenli spor ve egzersiz yapılmalıdır. Günlük aktivitenin artışı hedeflenmelidir. Bu doğrultuda, araçla seyahat yerine yürümek veya bisiklete binmek tercih edilebilir; asansör yerine merdivenlerle üst katlara çıkılabilir.
- Vücudun ideal kiloya gelmesi sağlanmalıdır. Bu anlamda vücut kitle indeksinin 18 – 25 aralığına gelmesi hedeflenmelidir. Bu anlamda, diyetisyenler eşliğinde uygun perhiz programlarına başlanarak egzersiz planlanabilir.
- Sigara ve alkol tüketimine son verilmelidir.
Bu önlemlerin dışında uzman bir hekimin değerlendirmesi sonucu gerekli görüldüğü takdirde kişiye ağızdan antidiyabetik ilaçların reçete edilmesi de söz konusu olabilir. Bu bağlamda en sık tercih edilen ilaç, hastalardaki insülin direncini önemli ölçüde azaltarak, hem kan şekeri düzeyinde önemli iyileştirmeler yapan, hem de kilo vermeye yardımcı olan metformindir.
Eğer kan tetkikleriniz sonucunda gizli şeker tespit edilmişse, uzman bir hekim tarafından değerlendirilmek üzere en yakın sağlık kuruluşuna başvurabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.