Koroner bypass cerrahisi daralmış veya tıkanmış koroner arterlerin yeterli şekilde kan almasını yani o damarların işlevsel hale sokulmasını hedefleyen bir cerrahi tedavi yöntemidir.
Koroner arter cerrahisinin tıp tarihindeki yeri çok eskilere dayanmaz, ancak gelişimi çok hızlıdır. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte koroner arter hastalığının ilerlemesi paralellik gösterir.
Modern kalp cerrahisini başlatan adım hiç şüphesiz ekstrakorporeal dolaşımın, yani yapay kalp – akciğer makinasının kullanıma girmesidir. Bu dolaşım tekniği ile kalp durdurulabilmekte ve kalp ile akciğerin yapmakla yükümlü oldukları görevler yerine getirilebilmektedir. Ekstrakorporeal dolaşım tekniğini kullanarak dünyada ilk başarılı açık kalp ameliyatını John Gibbon yapmıştır. Gibbon 1953’te 18 yaşındaki bir bayan hastada bu tekniği kullanarak atrial septum defektini, yani kalbin iki kulakçığı arasında doğumsal olarak oluşan deliği başarıyla kapatmıştır. Daha sonraki yıllarda çeşitli doğumsal ve edinsel kalp hastalıklarının cerrahi tedavilerinin başarı ile gerçekleştirildiği görülmektedir.
İnsanda ilk koroner bypass 1962’de Sabiston tarafından gerçekleştirilmiş, fakat olgu 3 gün sonra kaybedilmiştir. 1968’de Cleveland klinikte Favaloro sağ koroner artere ilk başarılı bypass ameliyatını yapmıştır. Sol internal mammarian arterin anastomozunu ise 1964’te Leningrad’da Kolesov yapmıştır. İlerleyen yıllarda arteriel kondüitlerin önemi daha da artarak Carpentier radial arteri, Lytle inferior epigastrik arteri, Pym ve Suma ise gastroepiploik arteri alternatif olarak önermişlerdir. Bu gelişimden görülebileceği gibi koroner bypass operasyonunda kanı darlık veya tıkanıklığın aşağısına ulaştıracak bir yol oluşturmak amacı ile vücuttan bir damarın kullanılması söz konusudur. Bu damar toplar damar veya atar damardır. Yukarıda bahsi geçen atar damarların içinde en çok kullanılan damar göğüs kafesinin iç yüzünde yukarıdan aşağı seyreden ve kaburgalar arasında yan dallar veren internal mammarian arterdir. Bu arter sağ ve sol tarafta olmak üzere iki adettir. Ateroskleroz, yani damar sertliğine dirençli olması ve çapının koroner arter ile uyum gösterecek şekilde benzerlik göstermesi nedeni ile ilk sırada tercih edilen damardır.
Koroner bypass cerrahisinin 1960’lı yıllardan sonra yaygın olarak uygulanması sonucu başlıca tedavi seçeneklerinden birini oluşturmuştur. İlerleyen yıllarda kalbin durdurulmadan, yani kalp-akciğer makinası kullanılmadan bypass yapılması, küçük kesilerle bypass cerrahisi ve robotik cerrahi yöntemleri devreye girmiştir.
Türkiye’de koroner bypass cerrahisinin tarihçesine bakıldığında 1974 yılında ilk koroner by-pass ameliyatının Dr. Aydın Aytaç tarafından safen ven kullanılmak suretiyle bir bayan hastada başarıyla uygulandığı görülmektedir. Daha sonra Türkiye’de seri halinde ve bol sayıda koroner bypass ameliyatları Yüksek İhtisas Hastanesi’nde Dr. Kemal Beyazıt ve arkadaşları tarafından gerçekleştirildi.
Koroner bypass cerrahisi yaklaşık 2000 adımın, kararın ve işlemin doğru ve zamanında yapılmasını gerektiren büyük ve ileri bir cerrahi tedavi yöntemidir. Bu nedenle tarihçesi incelendiğinde çeşitli başarısızlıklar gözlenmiş, ancak kalp cerrahisi ekiplerinin inançlı ve ısrarlı çabaları ile bugünkü kıymetli yerine yerleşmiş olduğu görülmektedir. Ülkemizde başlangıçta birkaç merkezde seri halinde yapılan bu ameliyatlar 2000’li yıllardan sonra giderek yaygınlaşmış ve hemen her şehrimizde başarılı bir şekilde uygulanır hale gelmiştir.