
Eski çağlardan beri bilinen tekrarlayıcı, iyileşme ve kötüleşmeler ile devam eden uzun süreli bir deri hastalığıdır. Dünyanın her yerinde, kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Her yaşta, özellikle 20-30 yaşları arasında daha sık ortaya çıkar.
Hastalık keskin sınırlı, genellikle kaşıntılı, kızarıklık ve üzerinde sedef rengi/beyaz kabuklar (skuam) kaplı lezyonlar ile kolayca tanınabilir. Saçlı deri, diz, dirsek, el ve ayaklarda en sık olmak üzere vücudun her yerinde görülebilir.
Sedef hastalığı deri dışında tırnakları ve eklemleri de tutabilir.Gözleri ve böbrekleri de tutabileceği, otoimmün özellikte bir hastalık olduğu bir süredir bilinmektedir. Son yıllarda kalp ve damar hastalıkları için diyabetten daha önemli bir risk faktörü olduğu üzerinde durulmaktadır.
Sedef hastalığının sebebi henüz tam olarak aydınlatılamamış olsada, hastalığın genetik yatkınlığı olan kişilerde, travmalar (fiziksel- çarpma, vurma, sürtünme vs., kimyasal- kurutucu , yakıcı ürünler vs.), infeksiyonlar(özellikle beta hemolitik streptokok), ilaçlar (özellikle ağrı kesiciler, tansiyon ilaçları vs.), psikolojik stres gibi faktörler ile ortaya çıktığı bilinmektedir.
Teşhis tipik görünümü ve muayene bulguları ile dermatologlar tarafından çoğunlukla kolayca konulur. Bazı karmaşık durumlarda (mantar enfeksiyonları,bazı dermatitler,deri lenfomaları ve diğer kabuklu/skuamlı hastalıklar) ayırd etmek için için deri biyopsisi ve patoloji incelemesi gerekli olabilir. Sedef hastalığı için tanı koydurucu bir laboratuar testi yoktur.
Sedef hastalığı çoğu zaman hayatı tehdit edici değildir. Uzun süreli ve tekrarlayıcı vasfından dolayı yaşam kalıtesini ileri dercede etkileyen bir hastalık olarak karşımıza çıkar. Hastaların % 75’inde çok küçük ve az sayıda lezyonlar vardır, tedaviye ihtiyaç duyulmaz veya çok hafif tedavi desteği yeterli olur. Az sayıda hastada ise önemli tedavilere gereksinim vardır.
Son gelişmeler ile sedef hastalığında çok sayıda ilaç ile (metotreksat, siklosporin, asitretin, PUVA, biyolojik ilaçlar gibi.) tam iyilik sağlanmakta ve uzun süre korunabilmektedir. Dermatologların genel sağlık özelliklerine göre her bir hasta için en doğru tedaviyi seçmesi ve tedavilerin dönüşümlü bir dahilinde uygulanması (rotasyonel tedavi) başarı için gereklidir.
Hastalar’ın çoğunlukla talebi yoğun/güçlü tedaviler olsada her zaman aşırı tedavilerden kaçınmak gereklidir. Hastalığın her türlü tedavide tekrarlayıcı özelliğinin olabileceği bilinmelidir. İyileşmeyi sağlamak ve hastalığın tekrarını önlemek için aşağıda sıralanan uygulamaların ve yasakların hastalar tarafından bilinmesi ve tatbik edilmesi en az tedavilerin seçimi kadar önemlidir.
1 – Hastalık şiddeti obezite ile artmaktadır ve hastanın kilo vermesi hastalığın kontrolünü kolaylaştırır,
2 – Alkol kullanımı hastalık şiddetini artırır, kısıtlanmalıdır,
3 – Travmalar (fizikse-kimyasal) hastalığı artırır, özellikle iş, hobi, bazı alışkanlıklar gibi nedenlerle maruziyet önlenmeli veya gerekli temas tedbirleri alınmalı,
4 – Enfeksiyonlar için uyanık olunmalı, diş, idrar yolu enfeksiyonları için sık kontrol yaptırılmalı, saptanan enfeksiyonlar hızla ve tam tedavi edilmelidir. Üst solunum yolu enfeksiiyonları ve gripal enfeksiyonlarda her seferinde boğaz kültürü verilmelidir,
5 – İlaç kullanımının sedefi artırabileceği bilinmeli, ağrı kesiciler ve tansiyon ilaçları başta olmak üzere hiçbir ilaç dermatolog bilgisi dışında kullanılmamalıdır,
6 – Ruhsal streslerin, depresyon ve uykusuzluğun hastalığın artışına yol açtığı bilinmeli, uzak kalınmaya çalışılmalı ve gerekirse yardım alınmalıdır,
7 – Deri kuruluğu ve kaşıntı hastalığı artırır. Deri yumuşak ve nemli tutulmalı, kolonya, ıslak mendil vs. kullanılmamalı, el-vücut temizliği bol su ve syndetler ile yapılmalı, her yıkamadan sonra mutlaka nemlendirici kullanılmalı, banyoda çok sıcak su ile lif/kese yerine ılık duşlar tercih edilmelidir,
8- Sert, dar ve sürtünen giysiler yerine yumuşak, bol ve pamuk giysiler kullanılmalıdır,
9 – Kuru iklim ve kuru ortam hastalığı artırabilir, seyahatler, deniz tatilleri hastalık iyileşmesine olumlu katkı yapar,
10 – Gıdalarla alınacak Omega 3 desteğinin iyileşme üzerinde olumlu bir etkisi vardır, balık yağı kullanımı veya haftada 2 kez balık tüketimi önerilir.