Reflü Hastalığı (Gastroözofageal Reflü)
Reflü hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna (özofagus) geri kaçması ile karakterize bir sindirim sistemi hastalığıdır. Kısa sürmesi ve yemek borusunda önemli bir hasara yol açmaması nedeniyle hastalar tarafından genellikle fark edilmez. Fakat bu durum gün içerisinde sıklıkla tekrar ediyor, uyku arasında da gerçekleşiyorsa daha ciddi bir tablo söz konusudur ve bu patolojik reflü olarak adlandırılır. Bu durumun gelişiminde rol oynayan temel faktör yemek borusu ile midenin birleştiği bölgedeki kapakçık sistemindeki gevşekliklerdir. Mide içerisindeki sıvının yüksek asiditeye sahip olması nedeniyle patolojik reflüde, yemek borusunda ülser ve erozyon gibi hasarlar ortaya çıkabilir. Ayrıca göğüste yanma, yutma güçlüğü ve ağza asitli sıvı gelmesi gibi sorunlar yaygın olarak görülür. Reflünün tedavi sürecinde kilo kontrolünün sağlanması, gerekli yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması, beslenmenin planlanması, ilaç kullanımı ve bazı durumlarda da cerrahi girişimler yer alır. Tedavi edilmediği durumlarda yemek borusunun alt uç kısmında darlık oluşabilir.
Gastrit
Midenin mukozal dokusunda oluşan inflamasyonlar, gastrit veya mide iltihabı olarak adlandırılır. Akut gastrit ve kronik gastrit olarak da ikiye ayrılır. Kronik gastritin en yaygın nedeni “helikobacter pylori” adı verilen bakterinin varlığıdır. Bu bakteri besinler yolu ile vücuda alınarak mideye yerleşen ve burada gastrit adı verilen iltihapların oluşumuna yol açar. Aynı zamanda mide ve ince bağırsak ülserleri ile sindirim sistemi kanserlerinin gelişiminde de rol oynadığı bilinmektedir. Hastalığın tedavisinde genellikle mide asitliğinin azaltılmasını sağlayan antiasit ilaçlar kullanılarak yaraların iyileşmesi sağlanır. Gastrit bakteri kaynaklı ise antibiyotik tedavisi de uygulanmalıdır.
Mide ülseri (Gastrik Ülser)
Mide dokusunun çeşitli nedenlerle hasar alması, mide sıvısı ve sindirim salgıları nedeniyle hasarlı kısımda harabiyet ve yaraların oluşması mide ülseri olarak adlandırılır. Aynı durum on iki parmak bağırsağında (duodenum) da oluşabilir, bunlar da duodenal ülser olarak adlandırılır. Hastalığın en yaygın nedeni “helicobacter pylori” bakterisinin enfeksiyonu olmakla birlikte bunun haricinde genetik yatkınlık, stres, asitli gıdaların aşırı tüketimi, alkol, sigara ve kahve alışkanlığı gibi nedenlere bağlı olarak da gelişebilir. Tedavi edilmediği durumlarda mide dokusunun delinmesine (perforasyon) neden olarak karın boşluğunda sıvı birikimine yol açabilir. Tedavisinde diyet uygulaması, ilaç kullanımı ve cerrahi girişimler yer alır.
Hazımsızlık (Dispepsi)
Karnın üst bölgesinde şişkinlik, baskı hissi ve ağrı şeklinde kendini belli eden dispepsi, genellikle öğünlerin ardından sürekli olarak hissedilen hazımsızlık hissidir. Tek başına gelişen bir hastalık olmaktan çok gastroözofageal reflü, ülser veya safra kesesi hastalıklarına bağlı olarak gelişen ikincil bir rahatsızlıktır. Bu sorunu yaşayan kişilerde öğün miktarları azaltılarak az az sık sık beslenme planının benimsenmesi sağlanmalı, hekim tarafından gerekli görülmesi durumunda ilaç tedavisi uygulanmalıdır.
Kabızlık ve ishal
Kabızlık (konstipasyon), bağırsak hareketlerinin yavaşlayarak haftalık dışkılama sayısının 3 veya daha altına inmesidir. Bu sorunu yaşayan kişilerde karın bölgesinde şişkinlik, ağrı ve rahatsızlık hissi oluşur. Yeterli sıvı tüketmemek, lifli besinlere diyette yeterince yer vermemek, yeterli sebze ve meyve tüketmemek, hareketsiz yaşam tarzı gibi faktörler kabızlığın gelişimine yol açabilir. İshal ise kabızlığın tam tersi şekilde günde 2 veya daha fazla normalden daha yumuşak veya sıvı kıvamda dışkılamaya bağlı olarak gelişir. İshal (diyare), bağırsaklarda gelişen enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi beslenme düzeninin bozulması veya sindirim sistemine bağlı hastalıkların belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Temel olarak beslenme düzeninin sağlanması ve enfeksiyon söz konusu ise buna yönelik tedavi uygulanması ile kabızlık ve ishal sorunları tedavi edilebilir.
Ülseratif kolit ve crohn hastalığı
Crohn hastalığı, ağızdan anüse kadar tüm sindirim sisteminde tutulum gösterebilse de genellikle ince ve kalın bağırsaklarda gelişen iltihabi bir hastalıktır. Hayatı tehdit edebilen boyutlara erişebilen bu hastalık ciddi bir tedavi süreci gerektirir. Benzer bir hastalık türü olan ülseratif kolit ise vücudun kendi kendine saldırması sonucu gelişen otoimmün bir hastalıktır. Vücudun kendi hücrelerine karşı bağışıklık sistemini devreye sokarak savaşması sonucunda bağırsakta yara oluşumları gözlenir. Her iki hastalıkta da tedavi sürecinin temelinde hastalığa yönelik diyet uygulaması yatar. Buna ek olarak ilaç kullanımı da söz konusudur.
Kanserler
Sindirim sistemi organlarından herhangi birinde veya birkaçında gelişen kötü huylu tümörler, sindirim sistemi kanserlerini oluşturur. Bunlar arasında en yaygın olarak görülenler özofagus kanseri, mide kanseri ve kolon kanseridir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi bu vakalarda da erken teşhis hayati önem taşımaktadır. İlerlemiş kanser vakalarında sindirim sistemi organlarının bir bölümünün veya tamamına yakınının alınması, vücudun beslenme mekanizmasını tamamen bozacağından bu hastalıkların erken dönemde tedavi edilmesi hayati önem arz etmektedir.
Pankreas iltihabı (Pankreatit)
Pankreas inflamasyonu ve buna bağlı olarak pankreasın farklı derecelerde hasara uğraması pankreatit olarak adlandırılır. Akut ve kronik olmak üzere iki farklı türe sahiptir. Pankreas, önemli sindirim salgılarının üretilmesini sağlayan organımızdır ve pankreasın hasar görmesi besinlerle vücuda alınan ögelerin yapı taşlarına ayrılmasını ve dolayısıyla vücudun temel gereksinimlerinin sağlanmasını engeller. Bu nedenle çok büyük öneme sahip olan bu hastalık teşhis edildiği andan itibaren tedavi edilmeye başlanmalıdır.
Hemoroid
Halk dilinde basur olarak da adlandırılan hemoroid, kalın bağırsağın bitiş kısmı olan anüste yer alan damarsal yapılanmaların şişerek büyümesi şeklinde gelişen bir sindirim sistemi hastalığıdır. İç ve dış hemoroid olmak üzere ikiye ayrılır. Kanama, ağrı, makatta şişkinlik, ıslaklık hissi, kaşıntı ve dışkılamada düzensizlik gibi belirtilerle kendini gösteren bu hastalık günlük yaşamı oldukça olumsuz etkiler ve bu nedenle mutlaka tedavi edilmelidir.
Karaciğer hastalıkları
Sindirim sisteminin en önemli organlarından biri olan karaciğerde gelişen en küçük bir hastalık, sindirim sürecini tamamen olumsuz yönde etkiler. Sarılık (Hepatit B ve C), siroz, karaciğerde oluşan kist ve tümörler en yaygın görülen karaciğer hastalıklarındandır. Tüm bu hastalıklar karaciğerde hasara yol açarak karaciğerin işlevlerini yerine getirememesine neden olur. Bu nedenle karaciğere ilişkin hastalıkların taraması düzenli olarak yapılmalı ve herhangi bir hastalığın teşhis edilmesi durumunda tedavi planı derhal başlatılmalıdır.
Safra kesesi hastalıkları
Safra kesesi hastalıkları oldukça yaygın olarak görülen ve akut problemlere yol açabilen sorunlardır. Safra kesesinde çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşan taşlar, kesenin tıkanmasına yol açarak hem safra akımını engeller hem de kesenin iltihaplanmasına yol açar. İltihaplanan safra kesesinin boyutları büyüyerek patlama eğilimine girebilir. Aynı zamanda safra kesesi taşları pankreatite de neden olabilir. Bu nedenle ultrason eşliğinde incelenen safra kesesi taşları hekimin önerdiği durumlarda cerrahi operasyonla kese ile birlikte alınmalıdır. Enfeksiyon söz konusu ise buna yönelik antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.